23 Kasım 2009 Pazartesi

Shostakovich, waltz no:2





Dmitri Şostakoviç listen (Yardım·bilgi) (Rusça: Дми́трий Дми́триевич Шостако́вич, Dmitriy Dmitriyevich Shostakovich) (d. 12 Eylül 1906 – ö. 9 Ağustos 1975). Rus besteci; SSCB döneminin ünlü bestecisi ve virtüözü. SSCB Yüksek Sovyet Milletvekili, Lenin Nişanı sahibidir. 20. yüzyılın en önemli senfonilerini yazan besteci film müziği, şarkı, caz dahil olmak üzere pekçok türde eserler verdi.

25 Eylül 1906'da St.Petersburg'da doğdu. Bestecinin büyükbabası Polonyalı veteriner Pyotr Şostakoviç idi. 1830 Polonya Ayaklanması'na katılmıştı. Aile daha sonra Ruslaştı. Babası Dmitriy Boleslavoviç Şostakoviç , Mendeleyev ile birlikte çalışan ünlü bir kimyacıydı. Annesi Sofya Vasilyeva ise bir piyanistti. Dmitriy Şostakoviç piyano derslerine dokuz yaşındayken başladı. İlk öğretmeni annesi olmuştu. Bundan sonra profesyonel öğretmenlerden dersler almaya başladı. İlk bestesi olan Devrim Kurbanlarının Anısına Cenaze Marşı'nı bu dönemde yaptı. 1919 yılında, henüz 13 yaşındayken ülkenin en iyi müzik akademisi olarak gösterilen Petrograd Konservatuarı'na başladı. Zor şartlar altında eğitimine devam ederken zaman zaman öğretmeni Leonid Nikolayev'in evinde derslere devam etti. Ailenin maddi sorunları oluşmaya başladı. 1922 yılının başlarında babası kötü beslenmeden dolayı zatüreden öldü. Sofya Vasilevna üç çocuğu ile ortada kaldı. Ancak eğitimine Alexander Glazunov'un desteğiyle devam etti. Piyanolarını sattılar fakat yeterli olmadığı için ablası Marya ile birlikte çalışmaya başladı. İlk işi bir sinemada piyano çalmaktı. Bu besteci kimliğine büyük katkı sağladı ve doğaçlama yeteneğini geliştirmiş oldu. Bu zaman zarfında vereme yakalandı, on yıl süreyle bu hastalığın etkisinde kaldı.

prokofiev, Dance of the Knights






Sergei Sergeyevich Prokofiev, (Rusça: Серге́й Серге́евич Проко́фьев; Sergey Sergeyeviç Prokofiev; 27 Nisan 1891– 5 Mart 1953) birçok değişik müzik türünü ustalıkla icra edebilen, bu özelliği ile 20. yüzyılın en önemli yorumcularından sayılan ünlü piyanist ve besteci.

Prokofiev; Sontsovka, o zamanlar Rusya İmparatorluğu'nda şu an ise Donetsk Oblast, Ukrayna'da bulunan bir köyde dünyaya geldi. Annesi bir piyanist babası ise zengin bir ziraat mühendisi idi.
Prokofiev'in olağan dışı müzik yeteneği 5 yaşında ortaya çıktı. Müzik eğitimi, annesinden aldığı piyano dersleriyle başladı. Bir süre sonra, dinleyicilerini aile dostları ve komşuların oluşturduğu konserler vermeye başladı. Üzerine eserler yazmak amacıyla temalarını not aldığı, küçük köpek yavruları adını verdiği bir not defteri tutmaktaydı. Annesi, St. Petersburg da oturan babasını ziyarete gittiğinde, büyük şehrin müzik ortamını görmesi için Sergei i de yanında götürürdü. Bu geziler sayesinde Prokofiev, Rus bestecilerinin büyük çaplı yapıtlarını dinleme fırsatı bulmuştu. 7 yaşında ise satranç oynamayı öğrendi ve bu oyunu zamanındaki şampiyonlarla boy ölçüşebilecek kadar ustaca oynadı. Prokofiev'in hayatı boyunca bu ikili (müzik ve satranç) bir tutku olarak kaldı.
1902 yılında yorum dersleri almadan önce bile birkaç tane yenilikçi eser bestelemişti. İlk zamanlarında ürettiği bir Fa majör eserinde siyah notalara dokunmayı sevmediğinden si bemolü kullanmamıştı. Yeteri kadar teorik alt yapıyı öğrendikten sonra kendi tarzını oluşturacak denemelere başladı.
1910 yılında babasının ölmesi ilen birlikte ekonomik desteği de sonra erdi, ama bu süreye kadar edindiği ünü ile kendi yaşamını geçindirebilecek kadar para kazanabildi.
1918 yılının Mayıs ayında hem Rusya'daki devrimin etkisi ile huzursuz ortamdan kaçmak hem de kendi deneysel müziğini yapabileceği daha rahat bir ortam bulmak için kalıcı bir süreliğine olmak üzere Amerika'ya doğru hareket etti.

Müziğinin olgunlaşmasında önemli bir yere sahip olan film müziğine duyduğu ilgiden dolayı film endüstrisinde bulundu. Kendine ve diğer birtakım Rus bestecilerine ait kaydı bulunmayan piyano eserlerinin kayıtlarını yaptı.
San Fransisko'ya ulaştıktan sonra hemen diğer ünlü Rus sığınmacılarla karşılaştırıldı. Bundan sonra da New York'ta bir solo konser vermek üzere yolculuğa çıktı. Bunu diğer konserler izledi. Bir opera bestelemek için bir anlaşma imzalamasına rağmen çesitli sorunlardan dolayı bu opera macerası başarıya ulaşamadı ve bu başarısızlık Prokofiev'in Amerika macerasının da sonu oldu. 1920 yılında Rusya'ya başarısız bir şekilde dönmek istemediğinden dolayı Paris'e gitti. Burada kendisinin müziğine daha hazır olan bir ortam bulan Prokofiev yarım bıraktığı işlerine geri döndü ve onları bitirdi.
1930'lu yılların başında Prokofıev'in evine duyduğu özlemin artması ile eserlerinin prömiyerlerini daha sık olarak kendi ülkesinde yapmaya başladı.

1934 yılında Prolofiev kalıcı olarak Sovyetler Birliği'ne geri döndü. Ailesi ise kendinden bir yıl sonra geri dönebildi. Sovyetler Birliği'ndeki değişen politikalar sayesinde kendine daha özgür bir alan bulabildi, yalnız bu politakalar Rus yorumcuların neredeyse tümüyle dışarı ile olan ilişkisini koparıyordu.
1941 yılında geçirdiği ilk kalp krizi ile bozulmaya başlayan sağlığı savaş ve savaş sonrası yıllarda giderek bozularak 5 Mart 1953 günü 62 yaşında iken ölmesine neden oldu.

maria callas, madam butterfly





Maria Callas (asıl adı: Άννα Μαρία Καικιλία Σοφία Καλογεροπούλου / Anna Maria Cecilia Sofia Kalogeropoulos, d. 2 Aralık 1923 - ö. 16 Eylül 1977) Amerika'da doğan, Yunanlı soprano. 1950'li yılların ve belki tüm zamanların en çok tanınan ve başından geçen sansasyonel olaylarla ses getiren sopranolarından biridir.

New York'ta doğan Maria Callas Atina'da İspanyol soprano De Hidalgo'nun öğrencisi olmuş, çalışkanlığı ve sanat hevesi ile ilgi çekmiş, sanat yaşamına ise 15 yaşında başlamıştır. Atina Konservatuarı'nda ilk anda sesi kulağa kontralto gibi gelse de daha sonra sesinin oturmaya başlaması ile hocaları onun mezzo-soprano olduğunu farketmiştir. Kendisini bir sanatçı yapmak için uğraşan annesi ile arası daha sonra açılmıştır. Kendisi bunu bir sanatçı olup para kazanmasının ardından annesinin kendisini kıskanmaya başlamasına bağlamıştır.
Callas, kariyerine Yunanistan Ulusal Operası'nda küçük bir rol ile başlamış, Madam Butterfly ve Tristan und Isolde ile ün kazanmaya başlamış, 1947'de Verona'da öne çıkmıştır. Kariyerinin başında Wagner'in operalarını yorumlayan Maria Callas 1953-1954 yıllarında ciddi anlamda kilo vermiştir.
Kariyerinde iyice yükselmeye başlayan Maria Callas, Norma'yı, Carmen'i, Puccini'nin ve Verdi'nin çeşitli operalarını yorumlamış, çıktığı soprano ve mezzo-soprano rolleri ile çağının bir numaralı opera şarkıcısı durumuna gelmiş, La Divina ünvanı ile kariyerini tamamlamıştır.
1950'lerde dönemin bir diğer ünlü opera şarkıcısı İtalyan lirik soprano Renata Tebaldi ile üstünlük yarışına girmiştir. Karşılıklı atışmalarda bulunan iki sanatçı birbirlerini aşağılayacak demeçler vermelerine rağmen sonunda her ikisi de birbirlerini takdir etmiştir. Tebaldi gibi bir sesi olmasını istediğini belirten Callas'ın ardından, Tebaldi de en iyisinin Maria Callas olduğunu kabul ederek bu üstünlük yarışına son vermiştir.
1957 yılında kocası ile evli iken bir armatör olan Aristotle Onassis ile tanışan Callas daha sonra Onasis ile bir aşk yaşamış ve böylece adını skandallarla da duyurmuştur. Aristotle Onasis ise daha sonra bir başkası ile evlenerek Callas'ın ve kariyerinin sarsılmasına neden olmuştur. Maria Callas 1977 yılında, 53 yaşında iken ani bir kalp krizi sonucunda hayatını kaybetmiştir.

offenbach, barcarolle






Jacques Offenbach (d. 20 Haziran 1819 - ö. 5 Ekim 1880) Alman asıllı Fransız bestecidir. Asıl adı Jacob Levy Eberst’dir.

Alfred de Musset'nin de "Şamdancı Oyunu" için viyolensel eşlikli düetler bestelemiştir. Daha sonra operetler bestelemeye başlamıştır. Canlı, coşkulu, şakacı müziğiyle kendine özgü bir operet türü olan Fransız Opereti’ni yaratmıştır. Şarkıları ve dansları (Can-Can Dansı), döneminde Paris yaşamının simgesi haline gelmiştir.
En bilinen operalarından biri "Hoffman'ın Masalları"'dır. Çok renkli, eğlenceli, fantastik unsurlar barındıran bir operadır. Operalarında daha çok duygularına yer verir. 5 Ekim 1880’de Paris’te ölmüştür.

18 Kasım 2009 Çarşamba

muse, i belong to you





Muse, 1994 yılında İngiltere'nin güneybatısında yer alan Devon'da kurulmuş rock grubu.Çılgın sahne şovlarıyla,coşkulu soundlarıyla ve baştan çıkarıcı atmosferiyle her yaştan insanın zevkle dinlediği bir gruptur.Üç kişiden oluşur;
Matthew Bellamy (solist, gitar ve klavye)
Chris Wolstenholme (bas gitar)
Dominic Howard (davul ve vurmalı çalgılar)

Muse, zaman zaman post-Britpop grubu olarak anılsa da onlar bunu kabul etmez. Muse`un Amerikan grunge muzik (Nirvana (grup), Pearl Jam, Soundgarden gibi) ve alternatif Britanyalı grupların (Radiohead ve The Verve) karışımı olduğunu olduğuna atıfta bulunurlar ama gelmiş geçmiş en iyi müzik yapan modern rock grubu olarakta anılırlar.
Son yıllarda Muse`un popülaritesi yukarda bahsedilen gruplara yetişti. Oysa ki sadece üç kişiden oluşan bu grup on yıldan beri sahnededir
Kurulması ve ilk yıllar (1990'ların ortaları) [değiştir]
Aslında okuldayken Muse`un üç elemanı da farklı gruplarda çalıyordu. Kısa bir süre sonra beraber bir grup kurma kararını aldılar ve gruba ilk önce Gothic Plague, Fixed Penalty, Youngblood ve Rocket Baby Dolls gibi isimler koydular (bu grup isimlerinin kronolojisi belli değildir, Muse birçok röportajda birbirine ters düşen bilgiler vermiştir). En sonunda Muse isminde karar kıldılar.
1994 yılında Rocket Baby Dolls adı altında yerel bir müzik yarışmasında sahnedeki her şeyi kırarak birinci oldular. Bunun üzerine elemanlar üniversiteye gitmek yerine müzik üzerine kariyer yapmak istediler.
Başarının gelmesi(1997-2000)
Yaşları 30 civarında olan İngiliz üçlü grup Muse, punk ve progressive rock'ı birleştiriyor. Birçok progressive rocker gibi çalışmaları operaya benziyor; sağlam bir altyapı üstüne Matt Bellamy'nin soprano aryalarını dinliyoruz. İlk albümlerinin yapımcılığını Radiohead'in The Bends albümünün de yapımcısı olan John Leckie üstlenmiş fakat Nirvana ve Tom Waits'ten olduğu kadar Jeff Buckley ve Deftones'tan da esinlenen Muse'u Radiohead taklidi olarak nitelendirmek çok acımasız olur...
Güney İngiltere'de küçük bir şehirde Muse grubunu kuran üç delikanlının, bulundukları can sıkıcı, tekdüze ortamdan müzik yaparak uzaklaşmaktan başka amaçları yoktu başlangıçta... Matthew Bellamy (gitar, vocal), Chris Wolstenholme (bass) and Dominic Howard (drums) çok erken yaşlarda bir araya geldiler ve birlikte müzik yapmaya başladılar...
13 yaşında Gothic Plague adında ilk kayıtlarını yaptılar. Basta Chris, davulda Dominic ve Matthew gitarist ve solist olarak yer aldı; 90'ların hit şarkılarının kendi soundlarıyla coverlarını yaptılar; bu onlara önemli bir başarı getirmedi; Gothic Plague'dan sonra Fixed Penalty, ve ardından Rocket Baby Dolls...
Grup üylerinin söylediklerine göre, bu başarısızlık onları yıldırmadı tam aksine daha da hırslandırdı. Daha seçici davranarak ve daha özenli çalışarak kendi şarkı sözlerini yazmaya, bestelerini yapmaya başladılar ve bir daha asla cover yapmayacaklarına yemin ettiler. Kendi şarkılarını seslendirmeye başladıklarında da her şey bir anda değişmedi, izleyicisiz konserler veriyorlardı...
Müzikte kendi kimliklerini ve tarzlarını arayışları devam etti. Britpop onlara klişe ve tutkusuz geliyordu, (Britpop, 90'ların başından günümüze dek, İngiltere'nin popüler grupları -özellkle alternatif rock grupları- için kullanılan genel bir tanımlama) kendi müziklerinin bu kategoride olmasını istemiyorlardı. Bütün ülke Blur ve Oasis'e kilitlenmişken onlar ilgilerini Atlantik'in öteki yakasına çevirdiler. Günler ve geceler boyu Amerikan alternatif rock gruplarını dinleyip incelerken, dinlemekten asla vazgeçemedikleri iki albüm vardı: Nirvana- Nevermind ve Radiohead- The Bends; bu iki albüm onlara müziğin anlamıyla ilgili net bir fikir veriyordu...
Bu ciddi arayış sonrasında ne yapacaklarına karar verdiklerinde "Muse" adını aldılar ve her şey esas bu noktada başlamış oldu. Müzik artık bi kaçış olmanın ötesinde bir tutku haline gelmişti onlar için... Provalar daha da sıklaştı, özellikle canlı performans fırsatlarını kaçırmamaya çalışıyorlardı, küçük büyük bir çok salonda sahne alıyorlardı. Daha hırçın bir müzik, atom-smashing gitar ve görkemli bir vokal, derin ve bol kelime oyunlu şarkı sözleri... Bütün bunlar Muse'u kendi tarzına ulaştırmıştı. İlk iki single Muse (1997) ve Muscle Museum(1998) ilk önemli başarıları oldu. insanlar bu dinledikleri şey her neyse, gerçekten hoşlanıyorlardı... Bu iki single'ın yanına canlı performaslarını da ekleyerek "Dangerous Records" adında bir bantta birleştirdiler. Giderek merak uyandırıyorlardı ve basınının kendilerine olan ilgisi artmıştı; New York'taki CMJ festivaline davet edildiler, Mercury Lounge'daki olağanüstü şovlarından sonra Amerika'da da ilgi uyandıran bir grup haline geldiler... Bundan bir yıl sonra Maverick Records'la antlaştılar ve ilk albümleri Showbiz'i Eylül 1999'da çıkardılar.
Showbiz New Musical Express dergisinde haftanın albümü seçildiğinde şöyle bir başlık atılmıştı : "Muse'a bakın, bu kadar genç insanların nasıl olup da böyle iç acıtan şarkılar yapabildiklerini merak edeceksiniz..." ve başlık şu ifadeyle devam ediyordu: "Muse öyle bir müzik yapıyor ki hem rock müzik tutkunlarına hem de duygusal romantiklere hitap ediyor... balo saonunda dans ettiren punk şiirler... gözlerindeki ateşle ve damarlarındaki cesaretle... Bu grup çok büyük olacak..."
Muse'un şarkı sözleri gerçekten, kelimenin tam anlamıyla iç acıtıyordu. "Size tuhaf gelebilir ama bu şarkıların nereden geldiğiyle ilgili olarak hiçbir fikrim yok" diyor Bellamy ve ekliyor, " açıkçası bunların içimden, derinlerde bir yerden çıkığını düşünüyorum ama nasıl olduğunu anlamıyorum, dürüst olmak gerekirse anlamak da istemiyorum; bir gün bunun yanıtını bulursam kaybedeceğimden korkuyorum..." (wikipedia)

janis joplin, ball and chain







19 Ocak 1943 tarihinde Port Arthur, Teksas'ta, çalışan bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir rafineri kasabasında büyüyen Janis, yeni tanıştığı herkes tarafından sıradışı biri olarak nitelenirdi. Gençlik yıllarında sanatçı kişiliğini farkeden ailesi, onu bu alanda kendini geliştirmesi için teşvik etti. 14 yaşına geldiğinde toplum tarafından sıradışılığı yüzünden dışlanmaya başlayan Janis, kendini müziğin ve sanatın içinde gizlemeye karar verdi. 18 yaşına geldiğinde, Teksas'taki birçok yerel klüpte sahne almaya başladı. Daha sonraları blues müziğine olan ilgisinin tükendiğini düşünerek, Lamar State College of Technology'e girdi. 1963 yılında okulunu bıraktı ve müzik kariyeri üzerine yoğunlaşmaya karar verdi.
1963 yılında otostopla geldiği California Dreamin'da hippi hareketine dahil oldu. Kısa zaman içinde San Francisco ve Venice Plajı'ndaki kafe ve klüplerin ayrıcalıklı bir müdavimi haline geldi. California'da geçirdiği iki yılın ardından kontrolünü büyük oranda kaybeden Janis, alkol ve amfetamin kullanmaya başladı. Bu gidişe dur demek için Port Arthur'a geri dönerek, ayrıldığı okuluna yeniden kaydoldu. Okulunda çok başarılı olmasına rağmen, bu doğrultuda gelişmekte olan hayatından hiçbir zaman memnuniyet duymadı.
Janis, küçük kasaba yaşamına ayak uyduramayacağını anlar anlamaz California'ya geri döndü. Burada, arkadaşı ve menejeri olan Chet Holmes tarafından Big Brother and the Holding Company adlı bir gruba solist olması için önerildi. Bu grupla çalışmaya başlayan Janis, 1967 yılında sahne aldıkları Monterey Uluslararası Pop Festivali'nde, bir blues klasiği olan "Ball and Chain" ile izleyenleri büyüleyerek, grubun ilgi odağı olmasını sağladı. Bu performans sonrasında aldıkları albüm teklifini geri çevirmeyen grup, 1968 yılında ilk albümünü yayınladı.
1968 yılında, grubun menejerliğini üstlenen Albert Grossman, Columbia Records plak şirketiyle bir anlaşma imzalamayı başardı ve aynı yıl grubun "Cheap Thrills" albümü bu şirketin etiketi ile yayınlandı. Bu albümde, "Piece of My Heart", "Ball and Chain" ve "Turtle Blues" gibi klasikleşmiş blues şarkılarının canlı versyonları da yer almaktaydı. Bu albümün başarısı sayesinde sekiz hafta boyunca listelerde üst sıralarda kalmayı başaran grubun adı artık "Janis Joplin with Big Brother and the Holding Company" olarak anılmaya başladı.
Arka arkaya gelen büyük başarılar, grubun uyuşturucu ve alkolle olan bağını daha da arttırdı, sıklıkla pahalı uyuşturucularla yapılan alemler grubun performansını ve iş ilişkilerini kötü yönde etkiledi. 1968'in sonunda, Big Brother and the Holding Company son bir performans gerçekleştirdikten sonra dağıldı.
Sonraki sene kariyerine tek başına devam etme kararı alan Joplin, 1969 yılının Haziran ayında gerçekleştirilen Woodstock festivalinde sahne alarak yeniden büyük bir beğeni toplamayı başardı. Blues'un yanında caz müziğine de herzaman ilgi duymuş olan Joplin, aynı yıl "The Cozmic Blues Band" i kurdu ve "I Got Dem Ol' Kozmic Blues Again Mama!" albümünü yayınladı.
Kazandığı başarılarla birlikte artan stresini bastırmak isteyen Joplin, eroin kullanmaya başladı ve kullandığı diğer uyuşturucuların ve alkolün miktarını gün geçtikçe arttırdı. 1969 yılının sonunda bu gidişatının doğru olmadığını farkederek tüm bağımlılıklarına son verdi ve yeni bir başlangıç yapmak için "The Full Tilt Boogie Band" adlı grubu kurdu.
1969 yılında, "Pearl" albümün kayıtları için stüdyo çalışmalarına başladı ancak, ihtiyaç duyduğu ilhamı bulmak için yeniden eroine başvurdu. 4 Ekim 1970 günü, henüz 27 yaşındayken, Los Angeles'taki Landmark Motor Hotel'de aşırı dozda eroin yüzünden hayatını kaybetti.
Ölümünün ardından yayınlanan albümünde yer alan "Me and Bobby McGee" ve "Mercedes Benz" gibi şarkıları ile haftalarca listelerde üst sıralarda yer aldı.
Janis Joplin, yaşadığı zamanda olduğu gibi günümüzde de, gelmiş geçmiş en iyi kadın blues şarkıcılarından biri olarak kabul edilmektedir.

portishead, sour times





Portishead ismi, İngiltere’nin güney batı kıyılarında bulunan ve Geoff Barrow’un gençlik yıllarını geçirdiği, tenha bir gümrük (ing. port) limanından geliyor. Grubu kurarkenki niyeti kolay anlaşılır ve sadeydi: «Sadece ‘ilginç müzik’ yapmak istemiştim. İnsanların koleksiyonlarına girebilecek türden ‘uygun’ parçalar, ihtiyacı karşılayacak derecede… »
Barrow kayıt işleriyle uğraşarak başladı. Massive Attack ve Neneh Cherry ile birlikte çalışıyorlardı. Cherry için şarkılar da yazdı («Somedays» onun 1992 toplama albümünde de yer aldı). Enterprise Allowance’ın da yardımı ile caz gitaristi ve müzisyen Adrian Utley, davulcu/programcı Dave MacDonald ve İngiliz vokalist Beth Gibbons -ki onunla ilk tanışması bir barda onu Janis Joplin’den parçalar seslendirirken işitmesiyle oldu- ile biraraya gelebildi. Birlikte bir film çekip müziklerini yaptılar: «To Kill A Dead Man». Aktörler de onlardı. Neden mi? «İşleri yapabilecek kimseyi bulamadık»… Bu noktada A&R çalışanı Ferdy Unger-Hamilton’ın Go! Beat birlikteliğinde dikkatini çektiler. Barrow’un Gabrielle’in «Dreams» parçasını yeniden düzenlemesi de böyle oldu. Sonuçlardan etkilenen Ferdy fazla beklemedi ve grubu şirkete dahil etmek için ihtiyacı olduğu imzaya da hemen kavuştu, onlarla ilgilenen daha bir çok şirkete rağmen.
45’likler «Numb» ve «Sour Times» basın-yayın kuruluşlarının ilgisini topladı, oysa ilk albümleri listelerde şöyle bir dolanmış ve fazla bir etki yapmamıştı. Pazarlama işindeki sorunlar topluluğun ve arkasındakilerin başını bir hayli ağrıttı. Barrow da, Gibbons da tanınmaya karşı isteksizdiler, basın-yayın kuruluşlarının röportaj isteklerini geri çeviriyorlardı; canlı müzik yapmaya gelince, her ikisi de canlı çalmayı reddediyorlardı.
Yazılı ve görsel basında çıkmayacağından emin olacak şekilde Londra’nın uygun yerlerine plastik mankenler dağıtılıp yerleştirilerek değişik bir tanıtım yaptılar. Fısıltı gazetesi çok iş yaptı, bilinen bir radyo desteği de olmadan topluluğun reklamı her yere yayıldı. Üçüncü 45’likleri «Glory Box» Ocak 1995’te on üç numaradan İngiltere listelerine giriverdi. Topluluk üyelerinin kontrolü altında yapılan, cinsellik kokan bir klip yardımıyla daha çok yere ulaştılar. Aralarında Mixmag, ID, The Face ve Melody Maker gibi dergilerin de bulunduğu bir çok kuruluş Yılın Albümü seçimini «Dummy»den yana yaptı. Hareketli şarkıları blues, caz ve hip-hop ile birarada sunarak yaptıkları bu müzik «trip-hop» ismini aldı.
Bir kere bile gitmedikleri halde albümlerinin 150 binden fazla sattığı Amerika’da yoğun ilgi görüyorlardı. Mercury Müzik Ödüllerinde 1995’in En İyi Albümü yine Portishead’a aitti. Bu başarılarının ardından onlarca film müziği teklifi çalışmalarına katılma teklifi geldi. «Dummy»den sonraki çalışmaları çok gecikti. Barrow, mükemmelciliği nedeniyle topluluğu neredeyse bitiriyordu. İçine düştüğü bir yaratıcılık çıkmazı, bütün çalışmalarına sekte vurmuştu.
Sonunda yıkıcı kararlılığını biraz olsun yenebildiğinde çıkardıkları «Portishead» Eylül 1997’de çok beğenildi, son derece olumlu eleştiriler aldı. Albümden ilk 45’likleri «All Mine» Portishead tarzında bazı değişiklere işaret ediyor gibiyse de, diğer parçalar hayranların değişmesini istemeyeceği o etkileyici Portishead tadındaydı.
1998’de bir canlı kayıt geldi. Çok ses getiren ve Portishead’ın, 2000’lerin müziği dendiğinde akla ilk gelen topluluklardan olmasını pekiştiren bu canlı kayıttan sonra çalışmalar yavaşladı.(wikipedia)

pink floyd, wish you were here






Pink Floyd, İngiliz progresif ve psychedelic rock grubu.

1964 yılında Syd Barrett (gitar), Roger Waters (bas gitar), Nick Mason (bateri) ve Rick Wright (klavye) tarafından kurulmuştur. Syd Barrett grup kurulduğunda Sigma 6 olan ismini iki blues ustası Pink Anderson ve Floyd Council'in isimlerini birleştirerek "The Pink Floyd Sound" olarak belirlemiştir. İlk zamanlar yerel bir kitleye sahip olsalar da kullandıkları görsel efektler ve sahne performansları ile kısa denilebilecek sürede ulusal kitleye sahip olmuşlardır. Kurulduğu zamanlar grupta Bob Klose adlı bir gitarist daha bulunmaktaydı. 5'li "Lucy Leave" ve "King Bee" şarkılarını kaydettiler ancak daha sonra grup bluestan uzaklaştıkça Bob Klose müzikal farklılıklar yüzünden gruptan ayrıldı.

Grubun ilk oluşumundan sonraki kayıtları ve çalışmaları psychedelic rock tarzından oldukça uzaktı. Ve grup o zamanlar ciddi anlamda dinlenen ve de beğeni toplayan Jazz müziğini, alt yapıları olarak benimsedi ve müziklerindeki bateri ve gitar alt yapılarını Jazz akorları üzerine kurarak başarı sağladı. Daha sonra kendilerini geliştirerek kendi müziklerini oluşturdular. Bunun ismi ne jazz ne de psychedelic rock'tı. Bu, dünyada ilk defa diğer müzik türlerinden farklılığını gösteren bir müzikti. Bu Pink Floyd gerçeğiydi. O zamanlar tüm dünya Pink Floyd'u konuşuyordu. Müzik otoriteleri bile ne yorum yazabileceklerini bilmiyorlardı.
Grup "psychedelic rock" tarzları ve görselleri çok iyi kullandıkları konserler ile Londra yer altının en önemli gruplarından biri haline gelmişti. 1966'da daha bir firmayla anlaşmamışken gazeteci Peter Whitehead'ın çektiği Tonite Let's All Make Love in London belgeselinde şarkılarıyla yer aldılar.

1966'da ilk kez bir müzik şirketiyle anlaştılar. 1967'de Arnold Layne single'ı ile müzik dünyasına girdiler. 20. olan bu single'ı See Emily Play takip etti. Şarkı 6. olmuş ve grubu ünlü program "Top of the Pops"'a çıkartmıştır. İlk albümleri The Piper at the Gates of Dawn bir şarkı dışında tamamen Barrett imzalıydı. Albüm İngiltere'de büyük bir başarı kazandı. Amerika'da albüm çok iyi satmasa da grup Jimi Hendrix ile beraber turneye çıkıp kendini tanıttı.
devamı için: http://tr.wikipedia.org/wiki/Pink_Floyd

bob marley, no woman no cry





Bob Marley, Robert Nesta Marley, (d. 6 Şubat 1945, Jamaika; ö. 11 Mayıs 1981, Miami, ABD) reggae sanatçısı.
Asıl adı Robert Nesta Marley olan unutulmaz sanatçı, 6 Şubat 1945 tarihinde Jamaika'da dünyaya gelmiştir. Bob Marley, 130'un üzerinde plağı, her biri dillere destan olmuş yüzlerce şarkısı bulunan bir reggae efsanesidir.
5 yaşındayken, annesi Kingston'a taşınmaya karar vermiş ve orada Bob ve ailesi, yaşamı boyunca Bob'un en iyi arkadaşlarından biri olan Bunny Livingston ve ailesi ile birlikte yaşamışlar. Bob ve Bunny, o yıllardan beri müzik ile uğraşmışlar.
Bob Marley, reggae müziğinin sadece Jamaika sınırlarında kalmamasını sağlayıp, onu bütün dünyaya duyuran en önemli isimlerden biridir. Büyük bir kesim tarafından bu tür müziğin kralı olarak ifade edilen Bob Marley, söz yazarı, şarkıcı ve gitaristtir. Profesyonel anlamda müziğe The Wailers grubu ile başlamıştır. The Wailers, Peter Tosh ve Bunny Livingston'dan oluşuyordu ki, bu isimlerde daha sonradan Bob Marley gibi solo kariyer çalışmalarına devam ettiler. İlk hitleri "Simmer Down" olmuştu.
Bob, The Wailers'dan ayrıldıktan sonra, üç kadın reggae sanatçısının oluşturduğu The I-Threes adlı gruba müzikal alanda yardım etti. Topluluğun elemanlarından Juddy Mowatt, tecrübeli sanatçı için şu ifadeyi kullanmıştı; "Bob Marley’in şarkı sözü ve müzik altyapısı öylesine gelişmiş ki, kendisi bir müzik ansiklopedisi gibi"
Bu ünlü Jameikalı söz yazarı, sadece kendisi ile değil bu grubu ile de, "ada müziğinin" evrensel bir boyut kazanmasını sağladı. Şarkılarında politik ancak basit bir içerik vardı.
"Catch A Fire"ı 1972 yılında yayımladı. Bu çalışmayı; 1973 çıkışlı "Burnin’", 1975'te kaydedilen "Natty Dread" ve 1975 tarihli "Live" albümleri izledi. İngiltere, Almanya gibi önemli Avrupa ülkelerinde de hatrı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip oldu. Bu sayede Avrupa'da özellikle o yıllar için büyük önem taşıyan konserler verdi.
En popüler şarkılarından biri olan "Get Up, Stand Up", sosyal karmaşayı konu edinir. "No, Woman No Cry" gibi politik olmayan içerikte parçaları da vardır.
Birleşmiş Milletler "Barış Madalyası", 1978'de Afrika insanına yapılan insancıl yardımlara şarkılarıyla destek olduğu için, Bob Marley'e verilmiştir. Ve bu ödülü aldığı sene insancıl yardım amacıyla Jamaika'da konsere çıkmıştır. Müzisyenliğiyle uluslararası alanda kabul gören Marley, insani yönüyle de büyük takdir kazanmıştır.
Yaptığı "I Shot The Sheriff" ve "Get Up, Stand Up" gibi şarkılar ünlü sanatçı Eric Clapton tarafından yıllar sonra yeniden düzenlenmiştir.
1977 yılında futbol oynarken ayak başparmağında açılan bir yaradan dolayı deri kanseri (melanoma) olduğu ortaya çıktı. Parmağının kesilmesini sahnede eskisi gibi performans gösteremeyeceğine inandığı için istemedi . 1981 yılında ağırlaşan Marley, son günlerini yaşamak için Almanya'dan ülkesi Jamaika'ya uçakla dönerken durumu kritikleşti. Uçağı acil tıbbi yardım için Miami'ye iniş yaptı. Miami, Florida'daki Cedars of Lebanon Hastanesinde, 11 Mayıs 1981 sabahı 36 yaşında hayatını kaybetti. Son sözleri oğlu Ziggy'ye "Para hayatı satın alamaz" oldu. [1] Ölmeden önceki ay kendisine ülke kültürüne katkılarından dolayı Jamaika'nın en büyük ödülü Merit verilmişti ama almaya ömrü yetmedi. (wikipedia)

Guadalupe Pineda, Historia de un amor





Talking about Guadalupe Pineda is to talk of a voice and a style that have marked the musical scene in Mexico and Latin America.

She’s been worthy of innumerable recognitions, awards and special mentions from the critics. Guadalupe Pineda have proved through 30 years of career that quality and purity of music are not opposite to the popular approval.

Born in Guadalajara, Jalisco, Guadalupe moved to Mexico City where she got her roots since an early age. After studying Sociology at the faculty of Politic Sciences (UNAM), started a career as singer in small forums, “peñas” and coffee shops.

Not too much people knows that before starting to sing, Guadalupe had experience at different works as a real estate seller, apprentice of mechanics and guitar teacher. Her first opportunity came in 1974 singing Latin American and Jewish folkloric songs. In that period she formed 2 groups: “La Propuesta” and “Sanampay”, with this second one she recorded 3 discs and showcased for first time at the United States.

In 1980 recorded an album with Carlos Diaz “Caito” and in 1981 she formally did start a solo artist career.

She took her voice to many civic squares, correctional buildings, mental health houses, reformatories, offices and parks until in 1984, 10 years later of hard work, she recorded the track “Yolanda”, also known as “Te Amo” (duet with Pablo Milanés), which conquered the heart of all Mexico. Only in our country the sales of the album reached million and a half copies.

Her voice has transcended Mexican frontiers, she has been included in national and foreigner movies ("Campanas Rojas", México-Soviétic coproduction, Director Sergei Bondarchuk, "La Finestra di Fronte", talian production, Director Ferzan Ozpetek, "Monjas Coronadas", mexican production, Director Paul Leduc, entre otras). She is the only mexican that has plubilshed a song in the Buddha Bar Collection (Buddha Bar France 2002 Vol. 4) and also in the italian collection "Monte Carlo 04/CD Amor".

Her albums have been edited in countries as far as Japan and had been presented on stage around the world (United States, Ireland, Spain, Italy, France, Colombia, Puerto Rico, Argentina, Center and South America).

There have been also shows at some of the more important and recognized forums in México, like “El Palacio de Bellas Artes”, “Sala Nezahualcóyotl”, “Teatro de la Ciudad de México” (which was reestablished in1985), “el Teatro Degollado”, “el Teatro de Juarez”, and forums of the “Cervantino” festival, as well in the most representative civic square of the country, the “Zócalo de la Ciudad de México”. All these places have been witnesses of the art of Guadalupe and the love from her public.

Recently she's taken her show to the Harris Theater in Chicago, USA, Santa Bárbara, C.A., Torreón, Coah., San José de los Cabos, B.C.S., Cancún, Q.R., among many other cities where she's been received by her audience with great enthusiasm. Her new album "Francia con Sabor Latino", is singed in french and it is a demonstration of Guadalupe's constant evolution, and that she is reinventing herself for her audience.

Now a days, Guadalupe Pineda has a discography of 25 albums, latest 7 produced by herself as an independent artist. With more than 4 million copies sold, she has received several Gold and Platinum certifications, including a Double Platinum certification for her work "Arias de Ópera" (2004).

http://www.guadalupepineda.com.mx/

16 Kasım 2009 Pazartesi

Michael Nyman, aşçı, hırsız karısı ve aşığı






Michael Nyman’ın adı, ünlü sinema yönetmeni Peter Greenaway’la birlikte anılıyor uzun zamandır. Zira bu besteci, Peter Greenaway filmleri için müzik yazmaya başladıktan sonra dünya çapında tanınan bir isim haline geldi. Biçimciliğe tepki olarak ortaya çıkan, melodi ve armonide yalınlığı ortaya çıkarak minimalist akımın önde gelen temsilcilerinden biri olan Michael Laurence Nyman, 23 Mart 1944 yılında Londra Stratford’da Musevi kökenli bir ailenin oğlu olarak doğdu. Yardley Lane İlkokulu’nun korosuna kabul edilmese de ondaki müzik yeteneğini, Sir George Monoux Gramer Okulu’ndaki öğretmeni Leslie Winters fark etti. Michael Nyman’ın ailesi fakirdi ve ona enstrüman alacak paraları yoktu. Bu yüzden Michael Nyman zamanının önemli bir bölümünü öğretmeni Leslie Winters’ın evinde geçiriyordu. Londra’daki Royal Akademi’ye kabul edilmesinden sonra Michael Nyman, müzik yolculuğunda kendinden emin adımlarla ilerlemeye başladı.
1961 yılında akademiye kabul edilen Nyman burada Alan Bush ve Thurston Dart ile piyano ve 17. yüzyıl Barok müziği üzerine çalıştı. 1964’te kompozisyon alanında Howard Carr anısına verilen önemli bir ödülün sahibi oldu. 1967’de eğitimini tamamlayan besteci, müziğe “minimalizm” kavramını sokan kişi olarak bilinir. Mezun olduktan sonra İngiliz modernist kompozisyon anlayışına karşı çıkarak besteciliği bıraktı ve müzikolog olarak çalışmaya başladı. Nyman, 1969 yılında Harrison Birtwistle’ın operası için libretto yazdı.Steve Reich’in BBC’deki Come Out programıyla besteciliğe geri döndü. 1976’da şimdiki adı Michael Nyman Band olan Campinello Grubu’nu kuran Nyman, bu tarihte ilk kez ünlü film yönetmeni Peter Greenaway’le çalışmaya başladı. 1977’de Carlo Goldoni’nin Il Campiello oyunu için Ulusal Tiyatro Müzik Yönetmeni Harrison Birtwistle’ın ısmarladığı 18. Yüzyıl Venedik şarkıları düzenlemelerini kendi imgelemine uygun olarak gürültülü bir Venedik sokak orkestrası’yla seslendirdi. Konser bestelerinin yanısıra film ve dans müzikleri de yazdı.1981’de ise ilk Michael Nyman albümü yayınlandı. Eserleri arasında Klavsen ve Yaylılar İçin Konçerto (1995), Christopher Hampton’un yönettiği Carrington’un (1996) film müziğinin temelini oluşturan 3. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, Sayılarda Boğulmak/Cycle of Disquietude, Strong on Oaks, Strong on Causes of Oaks ve Drowning by Numbers bulunuyor.
Ünlü müzisyen ve besteci, 1976 ve 1991 yılları arasında Peter Greenaway’in 11 filminin müziklerini bestelemişti. Nyman’ın film müziği çalışmaları arasında, Neil Jordan’ın The End Of The Affair, Michael Winterbottom’ın Wonderland, Volker Sclöndorff’un Ogre ve Christopher Hampton’ın Carrington adlı filmleri de bulunuyor.
Jane Champion’ın 1993 tarihli The Piano adlı filmine yaptığı müzikler, Nyman’ın tüm dünyada tanınmasını sağladı. The Piano filminin müziğiyle Ivor Novello, Golden Globe, BAFTA ve Amerikan Film Enstütüsü ödüllerini kazandı. The Piano’nun soundtrack’i üç milyondan fazla sattı.
Çeşitli operalar besteleyen sanatçı, Purcell ile Handel’in eserlerini yayımladı ve Romanya başta olmak halk müziği araştırmaları yaptı. (kaynak: hertaraf.net

http://www.michaelnyman.com/

Zbigniew Preisner, Song for the Unification of Europe (Azul, Tres Colores), mavi





Zbigniew Preisner (20 Mayıs 1955 Bielsko-Biała Polonya) Polonyalı besteci, kompozitör.
Preisner, vatandaşı olan usta yönetmen Krzysztof Kieslowski'nin filmleri için yaptığı bestelerle tanındı. Polonya devlet televizyonu için hazırlanan Dekalog adlı kısa film serisi, Véronique’in İkili Yaşamı, Üç Renk: Mavi, Üç Renk: Beyaz ve Üç Renk: Kırmızı için yaptığı bestelerin yanı sıra, pek çok film ve belgesel için besteler yaptı. Louis Malle’in Damage, Luis Mandoki'nin When A Man Loves A Woman, Agnieszka Holland’ın Secret Garden ve Charles Sturridge’ın Fairytale: A True Story filmlerine müzikler besteledi. İnsanda uçma isteği uyandırır.Dinledikçe dinleme isteği de tabi.
İş arkadaşı ve yakın dostu Krzysztof Kieslowski için bestelediği Requiem For My Friend, bir ağıt niteliği taşır. Pek çok festivalde ödüller alan Zbigniew Preisner yaşamını Polonya'nın başkenti Varşova'da sürdürüyor.


http://www.preisner.com/

gabriel yared, The English Patient (Main title) - betty blue 3







Gabriel Yared (Arapça: جبرائيل يارد) (d. 7 Ekim 1949, Beyrut) Lübnan kökenli Fransız besteci, Fransız ve Amerikan sineması için yaptığı film müzikleri ile tanınır.

Gabriel Yared (born 7 October 1949) is a Lebanese award winning composer, best known for his work in French and American cinema.
Born in Beirut, Lebanon, his work in France included the scores for Betty Blue and Camille Claudel. He later began working on English language films, particularly those directed by Anthony Minghella. He won an Oscar for his work on The English Patient (1996) and was also nominated for The Talented Mr. Ripley (1999) and Cold Mountain (2003).

At the age of 7, his father sent Yared to an accordion teacher. Two years later he stopped his accordion lessons and started music theory and piano lessons. His piano teacher thought that he had no future in music.
Although he was not a natural pianist, he was interested in reading music.
At the age of 14, his piano teacher died, so he was to replace him as the organist of Université Saint-Joseph. He used the university's library to read all the work of Bach, Schumann, and many others. This extensive reading inspired his first original composition, a piano waltz.
Yared gained a degree in Law. His formal musical education only began when he travelled to France in 1969, and attended the École Normale de Musique de Paris as a non-registered student. There he learned the rules of music composition from Henri Dutilleux.
At the end of 1971, he went to Brazil to visit his uncle. There, the president of the World Federation of light music festivals asked him to write a song to represent the Lebanese in the Rio de Janeiro Song Festival. His song won the first prize.
In Brazil, he kept on performing with his small orchestra. Yared maintains that to this day Brazil has greatly influenced his work.
In 1975, he arranged the album Minacantalucio for the popular Italian singer Mina.
He then went back to France, where he met with the Costa Brothers and collaborated with them. There, he wrote many orchestrations, and ended up with three thousand orchestrations in six years.
Not to be limited by orchestrating, he collaborated with Jacques Dutronc, Françoise Hardy, Charles Aznavour, Mireille Mathieu, etc.. He had collaborations with many musicians, and contributed to many radio and TV jingles, such as TF1 news jingles which he has created since 1980.

http://www.gabrielyared.com/

giorgia, Gocce di memoria






Giorgia Todrani, best known as Giorgia (born April 26, 1971)[1] is an Italian female singer, known for her soulful voice, which is aided by a wide vocal range, high belting register and great vocal abilities. She is one of the most iconic and famous Italian singers. She has released ten studio albums, which all enjoyed good commercial success in Italy. She has sung duets with artists such as Andrea Bocelli, Mina, Ronan Keating, Ray Charles, Herbie Hancock and Elton John. Billboard magazine called her "one of the most popular Italian singers" and stated that "she could have made it in the USA too"[2].

http://www.giorgialive.net/flashalo/feelflash/portal/index.php

shigeru umebayashi, yumeji's theme





Shigeru Umebayashi (born February 19, 1951 in Kitakyushu, Fukuoka) is a Japanese composer.
Once the leader of Japan's new-wave rock band EX, composer Shigeru Umebayashi began scoring films in 1985 when the band broke up. He has more than 40 Japanese and Chinese films to his credit and is perhaps best known in the West for his score for director Wong Kar-wai's In the Mood for Love (2001). Umebayashi also scored House of Flying Daggers, and Wong Kar-wai's long-awaited 2046 (2004). He is also the composer for the music of the first Serbian spectacle, Charleston & Vendetta.

chavela vargas, paloma negra





Isabel Vargas Lizano (born April 17, 1919) is a Mexican (Costa Rican born) singer. She is especially known for her rendition of rancheras genre - a folkloric musical genre widely popular in Mexico - but she is also recognized for her contribution to other popular Latin American song genres. She has been an influential interpreter in the Americas and Europe, muse to figures such as Pedro Almodóvar, hailed for her haunting performances, and called "la voz áspera de la ternura", the rough voice of tenderness.[1]
Isabel Vargas Lizano was born in San Joaquín de Flores, Costa Rica. She goes by Chavela, which is a nickname for Isabel. At only 14,[2] she fled her native country due to lack of musical career opportunities, seeking refuge in Mexico, where an entertainment industry was burgeoning. For many years she sang on the streets but in her thirties she became a professional singer. In her youth, she dressed as a man, smoked cigars, drank heavily, carried a gun and was known for her characteristic red poncho, which she still dons in performances.
Her first album, Noche de Bohemia (Bohemian Night), was released in 1961 with the professional support of José Alfredo Jiménez, one of the foremost singer/songwriters of the Mexican cancion ranchera.[3] Vargas has recorded over eighty albums thereafter.[4] She was hugely successful during the 1950s, 1960s and the first half of the 70s, touring in Mexico, the United States, France and Spain[5] and was close to many prominent artists and intellectuals of the time, including Juan Rulfo, Agustín Lara, Frida Kahlo, Diego Rivera, Dolores Olmedo and José Alfredo Jiménez.[1] She partly retired in the late 1970s due to a 15 year-long battle with alcoholism, which she has described in her autobiography (Y si quieres saber de mi pasado [And if you want to know about my past], published in 2002) as "my 15 years in hell"[6] At 81 years old, she publicly declared that she was a lesbian.[7]
Vargas returned to the stage in 1991, performing at the venue "El Habito" in Coyoacan, Mexico City,[1]. She debuted at Carnegie Hall in 2003 at the age of 83[8] at the behest and promotion of Spanish director Pedro Almodóvar, a long-time admirer and personal friend of Vargas.
She is featured in many Almodóvar's films, including La Flor de mi Secreto in both song and video. She has said, however, that acting is not her ambition, although she had previously participated in films such as 1967s La Soldadera[1]. Vargas recently appeared in the 2002 Julie Taymor film Frida, singing "La Llorona" (The Cryer).[9] Her classic "Paloma Negra" (Black Dove) was also included in the soundtrack of the film. Vargas herself, as a young woman, was alleged to have had an affair with Frida Kahlo, during Kahlo's marriage to muralist Diego Rivera.[9] She also appeared in Alejandro González Iñárritu's Babel, singing "Tú me acostumbraste" (You Made Me Comfortable),[10] a bolero of Frank Dominguez.
Joaquín Sabina's song "Por el Boulevar de los Sueños Rotos" ("Through the Boulevard of Broken Dreams") is dedicated to Vargas.[1]

lila downs, la Llorona






Lila Downs (born 1968 in Tlaxiaco, Oaxaca) is a Mexican singer. She performs her own compositions as well as tapping into native Mesoamerican music of the Mixtec, Zapotec, Maya and Nahuatl cultures.
Downs is the daughter of Mixtec cabaret singer Anita Sánchez and Allen Downs, a Scottish/English-American[1] professor of art and cinematographer from Minnesota. She grew up partly in the Mexican state of Oaxaca, partly in the U.S. state of California as a teen, and Minnesota as an adult where she graduated from the University of Minnesota in voice and anthropology.
She later returned to Mexico where she learned to weave. Later, she began singing in the club scenes of Oaxaca and Philadelphia along with Paul Cohen, an American-born saxophonist. They began collaborating together on songs that would slowly evolve into Downs's subsequent recordings. Cohen went on to become both Downs' husband and her artistic director. [2]
In recent years, Downs and her band have toured widely in Mexico, South America, the US and Europe. She was also heard in the soundtrack to the movie Frida in a song, Burn it Blue, that was nominated for the Academy Award for Best Song and that she performed at the 75th Academy Awards. Other songs that she performed on the soundtrack are "Benediction and Dream," "Estrella Oscura," and "La Llorona." Other movies with a Lila Downs song are Tortilla Soup, Real Women Have Curves and Fados by Carlos Saura. She was also invited to the Twelve Girls Band's concert in Shanghai, where she sings in French and English. Downs is currently based in Coyoacán, a borough of Mexico City.
Lila Downs released an album of new material as well as a few cover songs, including "I Envy The Wind" by Lucinda Williams and "I Would Never" by the Blue Nile. The album was released on September 2, 2008 and is called Shake Away. Downs also collaborates with artists like La Mari (singer) from Chambao (band) and Enrique Bunbury from Héroes del Silencio.
Contents [hide]
1 Discography
1.1 DVD
2 Footnotes
3 External links

yasmin levy, gracias a la vida





Yasmin Levy (d. 23 Aralık 1975), Sefarad müziği yapan Kudüs doğumlu İsrailli şarkıcı ve söz yazarı. 14 Temmuz 2008'de İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul'da sahne aldı.

Biyografi

Babasını henüz iki yaşında kaybetmiş ve annesi tarafından büyütülmüştür. Üvey babası, Latin ve Sefarad kültürü ve müziği konusunda bir araştırmacı olan Yasmin, Latin ve Sefarad müziğinden Endülüs flamenkosuna; Türk ezgilerinden Arap etkilerine pek çok unsuru müziğinde kullanmaktadır. Çello, viyolonsel ve piano gibi Batı müziği enstrümanları yanında ud gibi Doğu müziği enstrümanlarını da şarkılarında kullanmıştır.

http://www.yasminlevy.net/

15 Kasım 2009 Pazar

miriam makeba (afrika ana), Khawuleza




Miriam Makeba, (bilinen adı Mamma Afrika - Afrika Ana) (d. 4 Mart 1932, Johannesburg - ö. 10 Kasım 2008, İtalya), Güney Afrika'lı şarkıcı, sivil haklar eylemcisi.
"Afrika'nın sesi" olarak bilinen ve tanınan adıyla "Afrika Ana" Miriam Makeba, Güney Afrika Johannesburg'da bir kasabada doğdu. Genç yaşlarda çeşitli yerel törenler ve düğün gibi toplantılarda şarkılar söyleyerek tanınmaya başladı. 1956 yılında ilk şarkısını yazdı. Apartheid yönetimine muhalif bir belgesel filmde oynayan ve Mandela'ya destek veren sanatçı, devrimci düşünceleri nedeniyle 1960 yılında ülkesinde "tehlikeli" ilan edilerek pasaportunun iptal edilmesi ve vatandaşlıktan çıkarılmak durumunda kaldı.[2] 9 ayrı ülkeden pasaport alan ve 10 ülkede fahri vatandaşlık payesi verilen Miriam Makeba, Güney Afrika'ya ancak 30 yıl sonra dönebildi.
Afrika Ana Makeba, 1966'da An Evening with Harry Belafonte and Miriam Makeba adlı albümüyle Grammy ödülü alan ilk siyahi Afrikalı sanatçı oldu. 1968 yılında sivil haklar savunucu militanı Stokely Carmichael ile yaptığı evlilik yüzünden ABD'deki konser ve albüm çalışmaları iptal edilince Gine'ye giderek yerleşti ve müzik alanındaki çalışmalarını sürdürdü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na iki kez Gine Hükümeti'nin temsilcisi olarak katıldı, Apartheid'ı eleştirdi.[3] 30'un üstünde albümü olan Makeba, ırkçılık anlayışına karşı sürekli savaşım verdi. Miriam Makeba, İtalya'da mafya tarafından tehdit edilen gazeteci-yazar Roberto Saviano'ya destek için düzenlenen bir konserde şarkı söylemesinin ardından kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.

ray charles, unchain my heart





Ray Charles Robinson (23 Eylül 1930 - 10 Haziran 2004), bilinen adıyla Ray Charles, ABD'li piyanist, müzisyen, ritim ve blues ustası.
Albany, Georgia'da doğmuştur. Bailey ve Aretha çiftinin çocuğudur. Beş yaşındayken, küçük kardeşi George banyo küvetine kafa üstü düşerek ve boğularak ölmüştür. Bu olaydan birkaç yıl sonra Ray yedi yaşındayken kör olmuştur. (Kör olmasının nedeni glokom adlı bir göz hastalığıdır)asıl sebebi kör olusunun kardeşinin ölümünden kendisini sorumlu tutmasıdır.üzüntüsünden ağlamaktan gözleri kör olmuştur. Ancak hiçbir zaman görüntüyü tamamen kaybetmemiştir. Okul hayatına Florida Sağır ve Körler Okulu'nda devam etmiştir. Orada kör alfabesini ve enstrüman çalmayı öğrenerek müzik hayatına başlamıştır. Okuldanayrıldıktan sonra müzisyen olarak çalışmaya başlamıştır. Ayrıca çoğu kişinin sevenidir. Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün sayesinde şöhrete kavuşmuştur.

inti illiamani, Sobre Tu Playa


Sobre Tu Playa (Inti-Illimani)

JazzClub96.9FM | MySpace Video




Inti-Illimani, Şilili bir müzik grubu. Grubun adı Aymara dilinden gelir: "Inti", aynı zamanda ataları saydıkları yaratıcı tanrı Viracocha'nın oğlu İnka Güneş Tanrısı ve Güneş, "Illimani" de bir kuş olan kondor ve La Paz, Bolivya dolaylarında Illimani Dağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kelimelerin birleşmesi "Illimani Dağı'nın güneşi" veya "Güneşin kondorları" demektir.

1967 yılının Mayıs ayında eski Santiago Teknik Üniversitesi'nde okuyan gençlerce kuruldu. 1973 yılında Şili diktatörü Pinochet'nin Salvador Allende'ye yönelik darbesi sırasında Avrupa'da konser vermekteydiler. Bu darbenin başarıya ulaşması sonucu 14 yıl boyunca ülkelerine geri dönemediler. Bu yıllar boyunca gruba İtalya evsahipliği yaptı. 1988`de yasakları kalktıktan kısa süre sonra Şili'yi turlayarak konser vermeye başladılar. Şili kültürünün temsilcileri olarak görülürler. 2002 yılı tarihli Viva Italia albümü, kendilerine kucak açan ülkeye bir teşekkür mahiyetindedir.
Grupta müzikal anlamda Horacio Salinas etkisi görülmekteydi, 2001 yılında yaşanan bölünme sonucunda üç önemli üye (José Seves, Horacio Durán ve Horacio Salinas) gruptan ayrıldı. Yerlerine Manuel Meriño, Cristián González ve Juan Flores geldi. Eski elemanların ayrılmasından sonra grubun aynı ismi kullanıp kullanamayacağı tartışma yarattı. Bu süreçte ayrılan üç eleman aynı isimle yeni bir grup kurdu. 2005`ten beri bu ismi taşıyan iki grup vardır: Inti Illimani Historico (José Seves, Horacio Durán ve Horacio Salinas), Inti-Illimani (Coulon kardeşler).
Inti Illimani popüler müzik geleneğinden gelen chitarra, tiple colombiano, charango, quatro venezolano, sikus, quena, rondador, bombo leguero, zampoña, maracas, guiro, quijada ve pandereta gibi çeşitli enstrümanlarla viyolonsel, kontrbas ve keman gibi klasik müzik enstrümanlarını birlikte kullanır.
Grup ilk dönemlerde geleneksel müziklerin yanısıra, Violeta Parra ve Victor Jara gibi bestecilerin eserlerini de seslendirmiştir. Daha sonraları kendi bestelerini yaparken Pablo Neruda ve Rafael Alberti gibi şairlerden yararlanmışlardır.

Mercedes Sosa y Calle 13: Canción para un niño en la calle




Mercedes Sosa, (d. 9 Temmuz 1935- ö. 4 Ekim 2009) Mercedes, 9 Temmuz 1935’te Arjantin Tucuman’da dünyaya geldi. 15 yaşında profesyonel olarak şarkı söylemeye başlayan sanatçı ilk albümünü 1959’da çıkarttı. 60’ların ortalarına doğru Latin Amerika müziğini rock ve politik müzikle harmanlayan Nueva canción tarzında yaptığı müziklerle tüm dünyada tanınmaya başlandı.
1976’da Jorge Vileda komutanlığında yapılan askeri darbenin ardından ülkesi Arjantin zor günler yaşamaya başladı. Politik tavrından ve müziğinden ödün vermeyen Sosa 1979’da La Plata’da verdiği konser sırasında sahnede gözaltına alındı. Bu olaydan sonra Arjantin’de şarkı söylemesi yasaklandı ve sanatçı sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Sosa, ülkesine ancak 1982’de dönebildi.
Bu tarihten itibaren müzik çalışmalarına devam eden sanatçı 30’u aşkın albüme imza attı. Tüm dünyada konserler verdi. Sağlığı bozulana kadar müzik çalışmalarına ve politik mücadelesine devam etti. (Latinbilgi.Net )

İlk albümleri olan La Zafra (1962) ve Canciones con Fundamento (1965) dikkatleri çok çekmemiş olsa da ülkesindeki en önemli festivallerden biri olan Cosquin Festivali’ne katılarak bildiğimiz ününe kavuşmuştu.
İlk diktatörlük döneminde “La Negra” albümündeki tüm şarkılar yasaklanmıştı, ama o 1979 yılına kadar ülkesinde kaldı. Ve 1979 yılında çıktığı bir konserde tutuklandı. Bundan kısa bir süre sonra Avrupa’ya yerleşti ve 1982 yılına kadar orada yaşadı.
Arjantin’e geri dönüşüyle birlikte diktatörlük karşısında kültürel ifadenin yolunu açan Buenos Aires Opera ve Tiyatrosu'nda çeşitli konserler verdi.
Müzik tairihindeki ünü, sosyal adanmışlığı ve insan hakları için verdiği mücadele ile 2002’de Arjantin’de Sarmiento Ödülü’ne layık görüldü.
Victor Heredia ve Leon Gieco ile müzikal-sanatsal bir proje olan Arjantin Şarkı Söylemek İstiyor projesine başladıysa da hastalığı nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı.
“Amerika’nın Sesi”ne tam da bu yıl Şarkıcı 1 ve Şarkıcı 2 adlı konseptsel bir çalışma ile katkı koymuştu.
“La Negra”nın hassas olan fiziksel durumu, Joan Manuel Serrat, Julieta venegas, Diego Torres, Shakira ve Gustavo Santaolalla gibi sanatçılarıla düetlerini de içeren bu albümü resmi olarak çıkarmasından onu alıkoydu.(plturkce.org)

carmen linares, por fandangos




Carmen Linares, İspanyol flamenko sanatçısı, bu isim sanatçının sahne adıdır, asıl ismi Carmen Pacheco Rodríguez'dir. 1951'de Jaén'de doğmuştur, İspanya'nın en iyi flamenko şarkıcılarından biri olarak tanınır.

1965 yılında ailesiyle beraber Madrid'e yerleşmiştir, profesyonel kariyerine Carmen Mora adlı dans topluluğuyla başlamış ve ilk kaydını 1970'de yapmıştır.

googoosh, shabe sepid (beyaz gece)


GooGoosh - Watch more funny videos here





Googoosh in Persian گوگوش defined as Swanhawk (alternately spelled Gogosh, Googosh or Gougoush; Persian: , born Faegheh Atashin, Persian: فائقه آتشین , born 5 May 1950 in Tehran) is Iranian pop singer and actress. She is one of the most famous Iranian singers for different generations. [1]
In the 1960s and 70s, Googoosh was considered the most celebrated recording artist in Iran and much of the Middle East.[2] In addition to music, Googoosh was also an actress in many Persian films of the 1960s and 1970s. She is more widely known as a singer than as an actress. After the Iranian Revolution in 1979, she is famously known for remaining in Iran until 2000 and not performing or performing again due to the ban on solo female singers. Still, her following grew. Younger people have rediscovered her music via bootleg recordings.[3] Outside of Iran, she has a significant following in many Middle Eastern and Central Asian countries, and has even caught the attention of western media and press.[4]. Googoosh is rumored to reside in an estimated $16 million valued estate near Bel Air, Los Angeles, California,[5] and continues her career, albeit in a limited manner. (kaynak: wikipedia)

13 Kasım 2009 Cuma

RITA HAYWORTH - PUT THE BLAME ON ME ("GILDA")





Gilda, Cahrles Vidor tarafından yönetilmiş 1946 yapımı siyah-beyaz kara film tründe bir sinema filmidir. Başrollerinde Glenn Ford ve bir nevi femmele fatale rolünü oynayan Rita Hayworth bulunmaktadır. Film, görüntü yönetmeni Rudolph Maté'nin muhteşem görüntüleri, Haywort'ın seksi kıyafetlerini hazırlayan kostüm tasarımcısı Jean Louis ile, Koreograf Jack Cole'un hazırladığı dans figürleri ve Anita Ellis tarafından seslendirilen Put the Balme on Mame ve Amado Mio şarkıları ile hafızalarda yer etmiştir.[1]

Rita Hayworth, asıl adıyla "Margarita Carmen Cansino, 17 Ekim 1918 ve 14 Mayıs 1987 tarihleri arasında yaşamış ABDli sinema oyuncusudur.
"Gilda" karakterine can veren Rita Hayworth 17 Ekim 1918’de İspanyol asıllı bir babanın ve Amerikalı dansçı bir annenin çocuğu olarak ABD'nin New York kentinde doğmuştur. 1946 yılında rol aldığı Gilda filmi Rita Hayworth’un kariyerinin zirvesi oldu. Gilda'dan sonra kazandığı şöhreti iyi değerlendiren ve rol aldığı filmlerle ününe ün katan Hayworth, 1953’te rol aldığı Salome'dan sonra sinemadan uzak kaldı. 70’li yılların sonunda yakalandığı Alzheimer nedeniyle sinemadan koptu.
Hayworth, 14 Mayıs 1987’de doğum yeri New York’ta hayata veda etti.

oi va voi





OI VA VOI

Londralı altı genç müzisyenin kimlik arayışlarının dahiyane sonucu olarak ortaya çıkan Oi Va Voi Digital Folklore ve Laughter Through Tears albümleri ile çingenelerin dünyasına bambaşka bir kapıdan giriyor. Grubun son albümü "Travelling the Face of the Globe" Mayıs ayında dünyanın en önemli plak şirketlerinden Universal etiketiyle yayınlandı.

Daha hiçbir albümleri yayınlanmadan, BBC Radio 3 World Music Boundry Crossing ve Listener kategorilerinde ödül alan grup, Nik Ammar (gitar), Josh Breslaw (davul ve perkusyon), Leo Bryant (bas), Steve Levi (klarnet ve vokal), Lemez Lovas (trompet, vokal, piyano ve keyboard) ve Sophie Solomon'dan (keman, viyola, piyano, akordiyon ve melodika) kurulu. Oi Va Voi, Yiddish konuşma dilinde “Aman Tanrım” anlamına geliyor.

Ebeveynleri Yahudi göçmeni olan Oi Va Voi, kökenlerine bağlı kalarak bildiklerini, hissettiklerini, modern dünyanın diliyle, yaşadıkları anın argosuyla, şimdiki zamanı yakalayıp, geçmiş zamana yüz çevirmeden müziklerine taşıyorlar. Grup hala bazı Yahudi düğünlerinde bile performans sergiliyor. Grup, ‘Laughter Through Tears' öncesi demo Cd'leri ‘Digital Folklore' ve verdikleri konserlerle hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaştı. Müzikleri soul, ska, trip hop, drum'n bass ve Balkan ritimlerinin hoş bir kombinasyonundan oluşuyor. Elbette, KT Tunstall, Earl Zinger, Majer Bogdansky ve Özbek pop vokal Sevara Nazarkhan gibi isimlerin albümlerine katkıda bulunduğunuda belirtmek gerek.

Laughter Through Tears'ın açılış parçası ‘Refugee', kısa sürede tüm Avrupa'da büyük bir hit haline geldi. Bir Ermeni halk ezgisi üzerine kurulu olan şarkı daha sonradan kendi albümüyle yıldızlaşan İskoçyalı vokal KT Tustallin'in duru ve duygusal vokalini içeriyor. Yine KT Tustall'in kulaklara fısıldadığı ‘Yesterday Mistakes' ve Akdeniz çeşnili ‘Ladino Song' dışında ‘Hora' ve Balkan ritimleriyle insanın kanını kaynatan ‘Gypsy' gibi şarkılar grubu adeta efsaneleştirdi. Oi Va Voi geleneksel Batı Avrupa çingene ve Klezmer müziğini, modern dans ritimleriyle hoş bir potada eriten başarılı bir topluluk.

Üyeleri:

Leo Bryant - bas
Josh Breslaw - davul
Lemez Lovaz - nefesliler / keyboard
Stephen Levi - nefesliler / vokal
Nik Ammar - gitar / vokal
Alice McLaughlin - vokal
Haylie Ecker - keman

(kaynak: http://muzik.turkcebilgi.com/oi-va-voi/biyografi)

Natacha Atlas, Gafsa





Natacha Atlas (20 Mart 1964), Belçika doğumlu Mısırlı müzisyen. Kendisi Arap ve Kuzey Afrika müzik tarzını, elektronik müzikle harmanlayarak dinleyiciyle sunmasıyla tanınır. Müziğinde hip hop, drum and bass ya da reggae gibi farklı türlerin etkileri bulunur. Hayatının büyük kısmı farklı coğrafyalarda geçtğinden farklı kültürler içinde edindiği deneyimin müziğine etkileri çok olmuştur. Groove Alla Turca adlı albümde Burhan Öçal ile çalışmıştır.

Lela Tataraidze, shenma survilma damlia




Gürcüstanlı sanatçı...

ümmü gülsüm, (Oum Kalsoum), Tebe'ini Leh






Ümmü Gülsüm (Arapça أم كلثوم ) (İngilizce Umm Kulthum ), Mısır'lı Arap ses sanatkarı. Doğunun Yıldızı ve Mısır'ın 4. Piramidi olarak da tanınmaktadır.
Bütün zamanların en güzel sesli şarkıcısı olarak anıldığı Mısır'da 20. yüzyılın başında doğdu. Dakhaliye Eyaleti'nin Sinbillaveyn yerleşimi yakınlarındaki TamayZahayra köyünde fakir bir imamın çoçuğuydu. Küçük yaşlarda çevre köylerde -kızların topluluk içinde okumaları hoş karşılanmadığından- erkek kıyafetiyle ilahiler okuyarak tanınmaya başladı. Babası tarafından keşfedilen sesinin ilk eğitimini Kuran-ı Kerim okumayı öğrenerek yaptı. Daha sonra 1920'lerde Kahire'ye babası tarafından, Şeyh Ebu'l Ala'nın yanına ses eğitimi için götürüldü. Kahire'de kısa sürede ünlenerek Şair Ahmed Rami, Muhammed Abdülvahab gibi sanatçıların arasına karıştı. Önceleri, Türk tarzıyla şarkılar okuyan Mısırlı Münire'tül Mehdiye ile bitmeyen bir yarış içindeydi. Ama zafer Ümmü Gülsüm'ün oldu ve otuzlu yılların başına gelindiginde Mısır'ın bir numarası olmuştu bile.

Önceleri Mısırlı aristokratların evlerindeki gece toplantılarında şarkılar söyleyerek seçkin çevrelerin arasına girmeyi başardı. Ümmü Gülsüm, kendisini olduğundan farklı hiç göstermedi ve köylü geçmişinden asla utanmadı. Bu doğallığı daha da sevilmesine neden oldu.
Mısır Kralı Faruk döneminde kralın doğum gününde şarkılar okuyacak kadar saray çevresinde el üzerinde tutuldu. Sesi erkekle hanım sesi arasında bir ses olarak tanımlandı. En ünlü Mısırlı besteciler ona şarkı yapmak için yarışırdı. En çok ünlü şair Ahmed Rami'nin sözlerini yazdığı eserleri seslendirdi.
Mısır'da geniş halk kitlelerine ulaşmak için sinemayı ustalıkla kullandı ve o dönemde bütün Ortadoğu ve Türkiye'de de gösterilen altı filmde başrol oynadı. Mısır Radyosu ile yaptığı ve her ayın ilk Cuma gecesi (yani Perşembe gecesi) saatlerce sürecek canlı konser programlarıyla ününün doruğuna ulaşmayı başardı. Böylece kendisini konserlerinde izleyemeyecek kadar yoksul olan halkına ulaştığı gibi Fas'tan Türkiye'ye kadar olağanüstü büyük bir coğrafyada sesini sevenlerine duyurdu. Konserleri unutulmazdı, şarkı söyleyeceği saatlerde Arap ülkelerinin liderleri konuşma yapmazdı. Sokaklar boşalır, halk sokaklara çıkarılan radyolarının başında onun sesini dinlerdi.

Krallık rejiminin 1952'de sona ermesiyle Ümmü Gülsüm'ğn bu radyo konserleri kısa bir süre yasaklandıysa da bu yasak yanlışılığın anlaşılmasyla bizzat Mısır Arap milliyetçilerinin başı ve Ümmü Gülsüm hayranı Andünnasır'ın emriyle kaldırıldı. Arap İsrail savaşlarında büyük bir zafer beklerken Mısır ordularının utanç verici yenilgiler alması onu derinden yaraladı. Mısır'ın kaybettiği maddi zararlar ve daha önemlisi prestijin yeniden Ortadoğu'da kazandırılabilmesi için ülkesi yararına konserler vermek üzere Lübnan, Kuveyt, Tunus, Fas, Sudan, Libya gibi Arap ülkelerinde konserler verdi. Kazandığı yaklaşık 2.5 milyon sterlini mücevherleriyle birlikte olduğu gibi Mısır hükümetine bağışlaması halkının kalbindeki yerini sağlamlaştırdı.

Ümmü Gülsüm Arap ülkeleri dışında sadece Fransa'da 1967 yılında bir konser verdi.Paris Olympia Konser Salonunda olağanüstü ilgiyle karşılanan bu muhteşem konserin ardından Ortadoğu sazlarıyla bu salonda yıllar sonra eserler icra eden tek sanatçı Bülent Ersoy oldu.
Ümmü Gülsüm sesiyle, yorumuyla, okuduğu bestelerle tam bir İslam-Arap ruhunu dinleyicisine sundu. Şarkılarda sesiyle yaptığı yorumlar eşsizdi. Bu nedenle okuduğu bir bestenin ne kadar sürede biteceği bilinemezdi. Her birinde değişik yerlere yaptığı vurgularla şekilden şekile soktuğu tekrarlamalar seyircisi tarafından bıkmadan dinlenirdi. Verdiği konserler olay olur, halk taşkınlık yapardı. Sahneye çıkıp ellerini hatta ayaklarını öpmeye çalışan hayranlarının fotoğrafları çeşitli internet sitelerinde yer almaktadır.
Ümmü Gülsüm 1975 yılında vefat etti. Kahire'deki cenazesine katılan insanlar yaklaşık 4.5 milyon kişiyle Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır'ın cenazesine katılanlardan daha çok sayıdaydı.
Muhammed Abdülvahab, Riyad el Sunbati, Muhammed el Kasabci gibi ünlü bestekarların eserlerini yorumladı. Okuduğu üç yüze yakın sayıda besteler arasında Inta Omri, El Atlal, Elf Leyla ve Leyla, Hagartak, El Nil, Ala Beled il Mahbub, Baed Annak,El Hobb Kullu, Tala al Bedru Aleyna,Leilet il Hobb, Ya Masaharny sayılabilir.

Fairouz, qadeesh kan fe nas





Feyruz (Fairuz, Fairouz, Fayrouz, Arapça: فيروز), asıl adıyla Nouhad Haddad, Lübnanlı şarkıcı. Türkiye Mardin doğumlu Wadi Haddad ile Lübnanlı Maruni Liza Alboustani'nin ilk kızı olarak 21 Kasım 1935'te Jabal Alarz'da doğdu. Ailesi Maruni Arap Hıristiyandır. Arapça'da Feyruz (firuze) turkuaz demektir.
Aile daha sonra Beyrut'a taşınmıştır. Nouhad, müziğe okul korosunda başlamıştır. Eski şarkı yazarı ve kompozitörlerden Mohamed Flayfel 'in yardımıyla Lübnan Radyosu Korosu'na seçilmiş ve radyo yönetmeni Halim Elrumi aracılığıyla Assy Rahbani ve Mansour Rahbani kardeşlerle tanışmıştır.
Şarkı yazarı ve kompozitör olan Rahbani kardeşler, geleneksel Arap şarkılarını ve bazı Batı müziği eserlerini de yeniden düzenlemekteydiler. Fairuz, bu tanışmanın ardından Rahbani kardeşlerin çalışmalarını yorumlayacaktır. İlk çalışmaları geleneksel bir şarkı olan "Elbint Elshalabia"nın (en popüler şarkılarından biridir) yeni bir düzenlemesi ile söz ve müziği Rahbani kardeşlere ait olan "Nehna Wel Amar Jiran"dır.
1955 'ün temmuzunda Assy Rahbani ile evlenmiş, kocası ile birlikte Beyrut'un kuzeyindeki Antelias 'a taşınmıştır. 1956 'da Ziad isminde bir oğulları olmuştur.
Fairuz'un Rahbani kardeşlerle çalışmaları Arap dünyasında büyük bir popülerliğe erişmiş, Batı'da da önemli yankı uyandırmıştır. 1971 yılında Batı'da oldukça başarılı geçen bir turneye çıkan Fairuz, New York 'ta Carnegie Hall, Londra 'da Albert Hall ve Paris 'te Olimpia'da konserler vermiştir.
Rahbani kardeşlerin yazdığı birçok müzikalde de sahne almış olan Fairuz; Yusuf Şahin'in Bayya' al-Khawatim (Rings' Salesman), Henry Barakat'ın Safar Barlik (The Exile) ve Bint al-Haris (The Daughter of the Watchman) adlı sinema filmlerinde de oynamıştır.
Lübnan İç Savaşı (1975 - 1990) sırasında Lübnan'ı terk etmeyen ve ülkesinin birliği için mücadele eden Fairuz, müzik çalışmalarına devam etmektedir.

http://www.fairouz.com/

Mamak Khadem, Gelayeh


Gelayeh - Mamak Khadem

ronda | MySpace Video





Mamak Khadem is a singer. By nature, she is a nomad, one who thrives on open spaces. By occupation, she is a bridge, one that connects geography to lore. In music, she is open to cultural influences, but she has chosen the classical Persian style as her base. She was born in Iran, at a time when tides were changing. She was part of the Children's Choir for National Radio and Television of Iran, but it wasn't until the late 1970s and after the Iranian Revolution of 1979 that her passion for singing waxed. Inspired by works of master musicians in the 1980s, she seized every opportunity to further her vocal art, regularly traveling back to Iran to study with some of the finest Persian vocalists and masters. She benefited from classical Indian singing tradition at Ali Akbar Khan College of Music in northern California and from Bulgarian chore of Nevenka while exploring the traditional music of Greece, Turkey, and Armenia. (kaynak: http://www.mamak-khadem.com/)

Haale, Ay Del





Haale (as in halle-lujah or jalepeno), is a Bronx-born woman of
Iranian descent whose name means the 'halo around the moon.' Her songs
are trance-inducing, rhythmically propulsive, and lyrically engaging
tapestries that draws on both Persian mystical and American
psychedelic musical traditions.

She released two mesmerizing EPs in January 2007: 'Morning' and
'Paratrooper' -- and spent the year touring across the country and in
Europe, at venues such as the Bonnaroo Festival, SXSW, and the Mimi
Festival in France. She performed at David Byrne's Nonesuch-sponsored
series at Carnegie Hall, recorded with Sean Lennon (on 'Before the
Skies'), and shared the stage with such diverse artists as the
legendary Hugh Masakela and Odetta.

While back at home from touring, Haale and producer/percussionist Matt
Kilmer went to work on their first full-length debut, 'No Ceiling.' It
was released on March 18, 2008, to critical acclaim, hailed "one of
the year's most memorable releases," by the Boston Globe. See press
page for more 'No Ceiling' press . The album features players Shahzad
Ismaily, Mike Gamble, Doug Wieselman, Chris Hoffman, and Johnny
Gandlesman and co-writing by Matt Kilmer and Dougie Bowne.

On the breathtaking full-length debut, "No Ceiling" Haale explores
themes of transformation and evolution, singing in English and Persian
through a riveting soundscape of percussion, psychedelic guitars, and
soaring strings. (kaynak: http://www.haale.com/index.htm)

Azam Ali - La Serena





Azam Ali, İran’da hayata merhaba deyip, ergenlik yıllarını Hindistan’da geçirip daha sonra, müzikal bir eğitim almak amacıyla Los Angeles’a yerleşmiştir. California doğumlu ve jazz sever bir perküsyoncu olan Greg Ellis’le, 1995 yılındaki "Master Musicians of Jajouka" konserinde tanışır ve "Vas" isimli grubu kurarlar. Vas adı altında ortaya çıkardıkları eserlere Narada (önemli bir müzik şirketidir) sahip çıkar. Bundan sonra, grubun tüm albümleri ve üyelerin solo projeleri, bu şirket sayesinde dünya müzik marketlerine dağıtılır.
In The Garden Of Souls, grubun, dünyaya ve evrene bakış açılarını çok iyi bir şekilde yansıtır. Özellikle Azam Ali imzasının geçtiği cümlelerde, new-age akımının etkileri ve doğu mistisizminin ağırlığı hissedilir. Tibet çalgıları, ud, çello, zil ve ritm sesleriyle bezenmiş müziklere, Azam Ali’nin büyülü vokali eşlik eder.
"Niyaz" ismiyle kurulan grup ise; elektro-sentez üstadı, Grammy Ödülüne aday olmuş Carmen Rizzo ve bir gitarviyol ve yaylı çalgılar üstadı olan Loga Romin Torkian, ki Axiom of Choice isimli enfes bir projesi-grubu olmuştur onun da, grubun diğer üyeleridir.
Ortaçağ latin bestelerini de seslendirdiği Portals of Grace isimli albümü 90’lı yılların sonuna doğru çıkmış, akabinde kurucusu olduğu VAS grubu ile çalışmalarına 2004’e dek devam etmiştir. çok sesli elektro-etnik müziğin en iyi örneklerinden birini icra eden Azam Ali, hem popüler dinleme zevkinin hem sanatsal kriterlerin doruğunda üstün ve özgün eserler üretmektedir.
Her çalışmasıyla Billboard’dan tam puan alan sanatçı, benzersiz vokalini neredeyse bir enstrüman gibi kullanmasıyla tanınıyor. (kaynak wikipedia)



http://www.azamalimusic.com/

11 Kasım 2009 Çarşamba



<

Rosemary Clooney-mambo italiano





Rosemary Clooney (May 23, 1928 – June 29, 2002) was an American singer and actress. She came to prominence in the early 1950s with the novelty hit "Come On-a My House", which was followed by other pop numbers "Botch-a-Me (Ba-Ba-Baciami Piccina)" (a cover version of the Italian song Ba-Ba-Baciami Piccina by Alberto Rabagliati), "Mambo Italiano", and "This Ole House", songs which tended to obscure her talents as a jazz vocalist.
Clooney's career languished in the 1960s, partly due to problems related to depression and drug addiction, but revived in 1974, when Bing Crosby asked her to appear with him at a show marking his 50th anniversary in show business. From the late 1970s until her death in 2002, she recorded a series of albums for the Concord Jazz record label with small ensembles which were warmly received by audiences and critics alike.[1]

http://www.rosemaryclooney.com/

10 Kasım 2009 Salı

omara portuondo - salvame







Portuondo was born one of three sisters; her mother came from a wealthy Spanish family, and had created a scandal by running off with and marrying a black professional baseball player. Omara joined the dance group of the Cabaret Tropicana in 1950, following her elder sister, Haydee. She also danced in the Mulatas de Fuego in the theatre Radiocentro, and in other dance groups. The two sisters also used to sing for family and friends, and in 1947 joined the Loquibambia Swing, a group formed by the blind pianist Frank Emilio Flynn.[1]
From 1952–1953 she sang for the Orquesta Anacaona, and later in 1953 both sisters joined (together with Elena Burke and Moraima Secada) the singing group Cuarteto d'Aida, formed and directed by pianist Aida Diestro.[2] The group had considerable success, touring the United States, performing with Nat King Cole at the Tropicana, and recording an album for RCA Victor. In 1957 the sisters recorded an album with the quartet.[3] In 1959 Portuondo recorded a solo album, Magia Negra, involving both jazz and Cuban music. Haydee left the Cuarteto d'Aida in 1961 in order to live in the U.S.A. and Omara continued singing with the quartet until 1967.
[edit]1967–1996

In 1967 Portuondo embarked on a solo career, and in the same year represented Cuba at the Sopot Festival in Poland, singing Juanito Marquez' "Como un Milagro". Alongside her solo work, in the 1970s she sang with the charanga Orquesta Aragon, and toured with them abroad.
In 1974 she recorded, with guitarist Martin Rojas, an album in which she lauds Salvador Allende and the people of Chile a year after the military coup led by General Augusto Pinochet. Among other hits from the album, she sang Carlos Puebla's beautiful "Hasta Siempre Comandante", which refers to Ché Guevara.
During the 1970s and 1980s Portuondo enjoyed success at home and abroad, with tours, albums (including one of her most lauded recordings in 1984 with Adalberto Alvarez), film roles, and her own television series.
[edit]Buena Vista Social Club and since

Portuondo sang (duetting with Ibrahim Ferrer) on the album Buena Vista Social Club in 1996. This led not only to more touring (including playing at Carnegie Hall with the Buena Vista troupe) and her appearance in Wim Wenders' film The Buena Vista Social Club, but to two further albums for the World Circuit label: Buena Vista Social Club Presents Omara Portuondo (2000) and Flor de Amor (2004). In July 2005 she presented a symphonic concert of her most important repertoire at the Berlin Festival Classic Open Air am Gendarmenmarkt for an audience of 7,000. The entire program was specially orchestrated by Roberto Sánchez Ferrer, a conductor/pianist with whom she had worked during her early years at Havana's Tropicana Club. Scott Lawton conducted the Deutsches Filmorchester Babelsberg.
In 2007 she is performing the title role to sold out audiences in Lizt Alfonso's dance musical "Vida", the story of modern Cuba through the eyes and with the memories of an old woman. In this same year, her performance at the Montreal Jazz Festival was released on DVD. She recorded in 2008 a duets album with Brazilian singer Maria Bethania, named Maria Bethania e Omara Portuondo. In 2008 she recorded the Album Gracias as a tribute to the 60th anniversary of her singing career.

http://www.omaraportuondo.com/

nina simone - Don´t Let me Be MissunderStood







Nina Simone, gerçek adı; Eunice Kathleen Waymon, (d. 21 Şubat 1933, North Carolina - ö. 21 Nisan 2003, Bouches-du-Rhône), ABD'li şarkıcı, şarkı sözü yazarı, piyanist, insan hakları savunucusu.
Caz, Blues, soul, R&B, folk müzik türlerinde unutulmaz bir yer edinen Simone, müzikle yaşayan kalabalık bir ailede dünyaya geldi. İlk müzik bilgilerini annesinin desteğiyle edinen sanatçı, çocukluğunda kilise korosunda şarkı söylerken, yardımsever birinin ilgisiyle klasik piyano eğitimi aldı. Müziğe olan yeteneği, 10 yaşındayken keşfedilince 1950 yılında New York Juilliard Müzk Okulu'nda eğitim görmeye başladı. O günlerin yoğun ırkçı baskılarına ailesinin maddi sıkıntıları da eklenince Philadelphia'ya taşındılar. 1954 yılında bir barda şarkı söylemeye başladı.
1958 yılında ilk albümünü yaptı, aynı yıl adını İspanyolca 'kız' anlamına gelen Nina ve hayranı olduğu oyuncu Simone Signoret'ten esinlenerek, bilindiği sahne adını aldı. Zenci hakları ve sivil haklar konularında bilinçli bir eylemci olarak bunu yaşamına yayan Simone, satış rakamları bir milyonu aşan albümlere imza attı. Başarı merdiveninin basamaklarını çok kısa sürede tırmanarak ünlendi. Klasikler arasında yer alan albümdeki My Baby Just Cares Of Me adlı parçası 30 yıl sonra bile popülerliğini koruyarak "Chanel No:5" adlı parfümün reklam filminde kullanıldı. Bir şirketle anlşaşarak art arda başarılı albümler çıkaran Nina Simone, 1961 yılında menajeri Andrew Stroud'la evlendi.
1964 yılında Philips şirketiyle anlaşma yaparak ünlü "Don't Let Me Be Misunderstood" şarkısını üretti. 1966 yılında yine şirket değiştirerek RCA ile çalışmaya başladı. Liste başı olan şarkılarını bu süreçte yapan Simone, aynı zaman diliminde Martin Luther King'le yakınlaşarak siyasi çizgisini netleştirdi. Irkçılık ve savaş karşıtı dünya görüşü yüzünden ABD'ye tavır koyarak Avrupa'ya geçti. Liberya, İsviçre, Hollanda, Belçika, İngiltere gibi ülkeler dolaştıktan sonra Fransa'ya yerleşti. 1978'de Vietnam Savaşını protesto amacıyla vergi ödemekten kaçınınca, tutuklandı. ABD'deki dinleyici kitlesinden gelen aşırı talep üzerine 2001 yılında Carnegie Hall konseriyle yine Amerika'da göründü. Aretha Franklin, Dusty Springfield gibi sanatçıların yetişmesine önayak olan, The Beatles, Bob Dylan, Leonard Cohen gibi sanatçıların şarkılarını farklı yorumlarıyla renklendiren Nina Simone, Türkiye'de ölümünün beşinci yılında 15. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nde Sibel Köse tarafından yorumlandı.
Şarkı sözü yazarlığı da yapan sanatçı, 'Four Woman' adlı eserinde siyahi kadınların çektiği işkenceyi anlattı. 'Mississippi Goddam' adlı şarkısı türündeki yapıtları, Medgar Evers adlı ırkçılığa direniş kahramanının öldürülmesi, bir zenci kilisesi bombalanarak dört küçük zenci çocuğun ölmesi gibi olayları protesto etmek için yazılmıştı.
Efsanevi caz vokalisti olarak tanımlanan sanatçı, protest kişiliği, yatıştırıcı sesi, 10 dakika uzunluğundaki Sinnerman şarkısıyla, aşkın karakteristiğini çizen şarkı sözleriyle akıllara kazındı. Çağdaş caz sanatçısı Lyambiko'nun Saffronia albümünü adına adadığı Simone, geçirdiği göğüs kanserinin ardından, yedi yıl sonra 70 yaşındayken uykusunda yaşamını yitirdi.

josephine baker - Mon coeur est un oiseau de iles





Born Freda Josephine McDonald in St. Louis, Missouri, she later took the name Baker from her second husband, Willie Baker, whom she married at age 15.

Surviving the 1917 riots in East St. Louis, Illinois, where the family was living, Josephine Baker ran away a few years later at age thirteen and began dancing in vaudeville and on Broadway. In 1925, Josephine Baker went to Paris where, after the jazz revue La Revue Nègre failed, her comic ability and jazz dancing drew attention of the director of the Folies Bergère.

Virtually an instant hit, Josephine Baker became one of the best-known entertainers in both France and much of Europe. Her exotic, sensual act reinforced the creative images coming out of the Harlem Renaissance in America.

During World War II Josephine Baker worked with the Red Cross, gathered intelligence for the French Resistance and entertained troops in Africa and the Middle East.

After the war, Josephine Baker adopted, with her second husband, twelve children from around the world, making her home a World Village, a "showplace for brotherhood." She returned to the stage in the 1950s to finance this project.

In 1951 in the United States, Josephine Baker was refused service at the famous Stork Club in New York City. Yelling at columnist Walter Winchell, another patron of the club, for not coming to her assistance, she was accused by Winchell of communist and fascist sympathies. Never as popular in the US as in Europe, she found herself fighting the rumors begun by Winchell as well.

Josephine Baker responded by crusading for racial equality, refusing to entertain in any club or theater that was not integrated, and thereby breaking the color bar at many establishments. In 1963, she spoke at the March on Washington at the side of Martin Luther King, Jr.

Josephine Baker's World Village fell apart in the 1950s and in 1969 she was evicted from her chateau which was then auctioned off to pay debts. Princess Grace of Monaco gave her a villa. In 1973 Baker married an American, Robert Brady, and began her stage comeback.

In 1975, Josephine Baker's Carnegie Hall comeback performance was a success, as was her subsequent Paris performance. But two days after her last Paris performance, she died of a stroke.

Lightnin' Slim - love me mama






Specialising in Louisiana swamp blues, Lightnin' Slim was born Otis Hicks in St. Louis, Missouri.
Slim moved from Missouri to Baton Rouge, Louisiana at the age of thirteen. Taught guitar by his older brother Layfield, Slim was playing bars in Baton Rouge by the late 1940s.
He debuted on Jay Miller's Feature Records label in 1954 with "Bad Luck" ("If it wasn't for bad luck, I wouldn't have no luck at all").[1]
Slim then recorded for Excello Records for 12 years, starting in the mid 1950s, often collaborating with his brother-in-law, Slim Harpo and with harmonica player Lazy Lester.
He took time off from the blues for a period of time and ended up working in a steam laundry which resulted in him suffering from constantly having his hands exposed to high temperatures. He was a very well dressed and presentable man, would wear flash suits and had an excellent sense of humour.
In the 1970s Slim performed on tours in Europe, both in the United Kingdom and at the Montreux Jazz Festival in Switzerland where he was often accompanied by Moses "Whispering" Smith on harmonica.
In July 1974, Slim died of stomach cancer in Detroit, Michigan.

Albert King - Get out of my life, woman





One of the "Three Kings of the Blues Guitar" (along with B. B. King and Freddie King), Albert King stood 6' 4" (192 cm) and weighed 250 lbs (118 kg)[1] and was known as "The Velvet Bulldozer". He was born Albert Nelson on a cotton plantation in Indianola, Mississippi. During his childhood he would sing at a family gospel group at a church. He began his professional work as a musician with a group called In The Groove Boys, in Osceola, Arkansas.[1] He also briefly played drums for Jimmy Reed's band and on several early Reed recordings. Influenced by blues musicians Blind Lemon Jefferson and Lonnie Johnson, but also interestingly Hawaiian music, the electric guitar became his signature instrument, his preference being the Gibson Flying V, which he named "Lucy".
King was a left-handed "upside-down/backwards" guitarist. He was left-handed, but usually played right-handed guitars flipped over upside-down so the low E string was on the bottom. In later years he played a custom-made guitar that was basically left-handed, but had the strings reversed (as he was used to playing). He also used very unorthodox tunings (i.e., tuning as low as C to allow him to make sweeping string bends). A "less is more" type blues player, he was known for his expressive "bending" of notes, a technique characteristic of blues guitarists.
He recorded his first disc in 1953 for Parrot Records in Chicago, but it made no impact.[1] His first minor hit came in 1959[1] with "I'm a Lonely Man" written by Bobbin Records A&R man and fellow guitar hero Little Milton, responsible for King's signing with the label. However, it was not until his 1961 release "Don't Throw Your Love on Me So Strong" that he had a major hit,[1] reaching number fourteen on the U.S. Billboard R&B chart. In 1966 he signed with the Stax record label.[1] Produced by Al Jackson, Jr., King with Booker T. & the MGs recorded dozens of influential sides, such as "Crosscut Saw" and "As The Years Go Passing By", and in 1967 Stax released the album, Born Under a Bad Sign.[1] The title track of that album (written by Booker T. Jones and William Bell) became King's best known song and has been covered by many artists (from Cream to Homer Simpson).
Another landmark album followed in Live Wire/Blues Power from one of many dates King played at promoter Bill Graham's Fillmore venues. It had a wide and long-term influence on Jimi Hendrix, Eric Clapton, Robbie Robertson, and later Gary Moore and Stevie Ray Vaughan ("Criminal World", on David Bowie's 1983 release "Let's Dance", features a guitar solo copied note-for-note from his hero Albert King by young session musician Stevie Ray Vaughan).[1]
In the 1970s, King was teamed with members of The Bar-Kays and The Movement (Isaac Hayes's backing group), including bassist James Alexander and drummer Willie Hall adding strong funk elements to his music. Adding strings and multiple rhythm guitarists, producers Allen Jones and Henry Bush created a wall of sound that contrasted the sparse, punchy records King made with Booker T. & the MGs. Among these was another signature tune for King with "I'll Play the Blues For You" in 1972.
King influenced others such as Mick Taylor, Warren Haynes, Mike Bloomfield and Joe Walsh (the James Gang guitarist spoke at King's funeral). He also had a impact on contemporaries Albert Collins and Otis Rush. Clapton has said that his work on the 1967 Cream hit "Strange Brew" and throughout the album Disraeli Gears was inspired by King.
As he hit his mid-sixties King began to muse about retirement, not unreasonable given that he had health problems.[1] Nevertheless, when near to death, he was planning yet another overseas tour.[1]
King died on December 21, 1992 from a heart attack in Memphis, Tennessee.

Robert Johnson - Love In Vain Blues






Robert Johnson 8 Mayıs 1911 de Mississippi'nin kırsal bölgelerinden birinde-hazelhurst-da dogmustur. Çocukluğu donemin birçok zencisinin olduğu gibi göçmen kamplarında ve çiftliklerde çalısarak geçmiştir. Çocukluğunda geçirdiği bir göz rahatsızlıgı nedeniyle bir gözü neredeyse kördür. 16 yaşindaki karısı doğum sırasında ölünce kendini tümüyle müziğe vermiştir. Zamanının bir çoğunu köşye çekilip kendi kendine gitarını tınlatarak geçirirmiştir. Yine bir gece yarısı öylesine fidanliğa gittiğinde burada şeytanla karşilaştığı ve ruhunu ona sattığı söylenir. Şeytanın ise, ruhuna karşılık, gitarının akorunu değiştirip ona geri verdiği söylenir. 1990'da yapılan bir araştırmaya göre ise robert johnson ın gitarı gerçektende farklı bir şekilde akorluydu ve bunu asla kimseye öğretmiyor ve kimsenin yanında akort yapmıyordu.Ya da söyle diyelim onu kendi başina gitar akoru yaparken gören olmamışti. Sahneye ilk çıktığında dönemin ünlü bluescularıdan Lonnie Johnson'a özenip sahnede Robert Lonnie adını kullanmıştır.Şarkılarını coverlayan ünlülerden bazıları ise; Blues Brothers, Canned Heat,Cream,Eric Clapton,Bob Dylan,Fleetwood Mac,Grateful Dead, John Hammond,Jeff Healey Band,Rolling Stones,Red Hot Chili Peppers, Elmore James,B. B. King,Led Zeppelin,Robert Lockwood,Taj Mahal,Cassandra Wilson, ZZ Top ... 16 Ağustos 1938 de ise çalıştiği barın sahibi tarafından-karısıyla yattığı için-zehirlenerek öldürüldü.Kayitli olan 27 parçası oldugu söylenir di ama yakın zamanda 42 yeni parçası daha bulunmuştur.