18 Kasım 2009 Çarşamba

portishead, sour times





Portishead ismi, İngiltere’nin güney batı kıyılarında bulunan ve Geoff Barrow’un gençlik yıllarını geçirdiği, tenha bir gümrük (ing. port) limanından geliyor. Grubu kurarkenki niyeti kolay anlaşılır ve sadeydi: «Sadece ‘ilginç müzik’ yapmak istemiştim. İnsanların koleksiyonlarına girebilecek türden ‘uygun’ parçalar, ihtiyacı karşılayacak derecede… »
Barrow kayıt işleriyle uğraşarak başladı. Massive Attack ve Neneh Cherry ile birlikte çalışıyorlardı. Cherry için şarkılar da yazdı («Somedays» onun 1992 toplama albümünde de yer aldı). Enterprise Allowance’ın da yardımı ile caz gitaristi ve müzisyen Adrian Utley, davulcu/programcı Dave MacDonald ve İngiliz vokalist Beth Gibbons -ki onunla ilk tanışması bir barda onu Janis Joplin’den parçalar seslendirirken işitmesiyle oldu- ile biraraya gelebildi. Birlikte bir film çekip müziklerini yaptılar: «To Kill A Dead Man». Aktörler de onlardı. Neden mi? «İşleri yapabilecek kimseyi bulamadık»… Bu noktada A&R çalışanı Ferdy Unger-Hamilton’ın Go! Beat birlikteliğinde dikkatini çektiler. Barrow’un Gabrielle’in «Dreams» parçasını yeniden düzenlemesi de böyle oldu. Sonuçlardan etkilenen Ferdy fazla beklemedi ve grubu şirkete dahil etmek için ihtiyacı olduğu imzaya da hemen kavuştu, onlarla ilgilenen daha bir çok şirkete rağmen.
45’likler «Numb» ve «Sour Times» basın-yayın kuruluşlarının ilgisini topladı, oysa ilk albümleri listelerde şöyle bir dolanmış ve fazla bir etki yapmamıştı. Pazarlama işindeki sorunlar topluluğun ve arkasındakilerin başını bir hayli ağrıttı. Barrow da, Gibbons da tanınmaya karşı isteksizdiler, basın-yayın kuruluşlarının röportaj isteklerini geri çeviriyorlardı; canlı müzik yapmaya gelince, her ikisi de canlı çalmayı reddediyorlardı.
Yazılı ve görsel basında çıkmayacağından emin olacak şekilde Londra’nın uygun yerlerine plastik mankenler dağıtılıp yerleştirilerek değişik bir tanıtım yaptılar. Fısıltı gazetesi çok iş yaptı, bilinen bir radyo desteği de olmadan topluluğun reklamı her yere yayıldı. Üçüncü 45’likleri «Glory Box» Ocak 1995’te on üç numaradan İngiltere listelerine giriverdi. Topluluk üyelerinin kontrolü altında yapılan, cinsellik kokan bir klip yardımıyla daha çok yere ulaştılar. Aralarında Mixmag, ID, The Face ve Melody Maker gibi dergilerin de bulunduğu bir çok kuruluş Yılın Albümü seçimini «Dummy»den yana yaptı. Hareketli şarkıları blues, caz ve hip-hop ile birarada sunarak yaptıkları bu müzik «trip-hop» ismini aldı.
Bir kere bile gitmedikleri halde albümlerinin 150 binden fazla sattığı Amerika’da yoğun ilgi görüyorlardı. Mercury Müzik Ödüllerinde 1995’in En İyi Albümü yine Portishead’a aitti. Bu başarılarının ardından onlarca film müziği teklifi çalışmalarına katılma teklifi geldi. «Dummy»den sonraki çalışmaları çok gecikti. Barrow, mükemmelciliği nedeniyle topluluğu neredeyse bitiriyordu. İçine düştüğü bir yaratıcılık çıkmazı, bütün çalışmalarına sekte vurmuştu.
Sonunda yıkıcı kararlılığını biraz olsun yenebildiğinde çıkardıkları «Portishead» Eylül 1997’de çok beğenildi, son derece olumlu eleştiriler aldı. Albümden ilk 45’likleri «All Mine» Portishead tarzında bazı değişiklere işaret ediyor gibiyse de, diğer parçalar hayranların değişmesini istemeyeceği o etkileyici Portishead tadındaydı.
1998’de bir canlı kayıt geldi. Çok ses getiren ve Portishead’ın, 2000’lerin müziği dendiğinde akla ilk gelen topluluklardan olmasını pekiştiren bu canlı kayıttan sonra çalışmalar yavaşladı.(wikipedia)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder